Pablo Emilio Escobar Gaviria... Tüm zamanların en en azılı suçlularından birisiydi. Uyuşturucu kaçakçılığıyla milyar dolarlar kazanan Escobar aynı zamanda tam bir futbol aşığıydı. Four Four Two International, bu ayki sayısında Escobar'ın Kolombiya'da futbolun çehresini nasıl değiştirdiğini kaleme aldı.
"Pablo futbolu çok severdi. İlk ayakkabıları krampondu. Ayağında kramponlar varken öldü..."
Bu sözler, Pablo Escobar'ın kız kardeşi Luz Maria'ya ait. Eşya kaçakçılığıyla başlayan hikayesi, kendisine milyar dolarlar getiren uyuşturucu kaçakçılığıyla son buldu. Ancak futbola aşkı bambaşkaydı. Ülkedeki fakir mahallelere yaptığı yardımlarla "Robin Hood" lakabını alan Escobar, gençlere de futbol ekipmanları hediye ederdi. Onu sahada görenler "Sağ ayaklı ve sol taraftan içeriye katetmeyi seven bir oyuncuydu. Elbette bir sporcu değildi ancak sporcularla aynı sahada olmayı çok severdi" diye tanımlıyorlar.
Daha önce 61 kez Kolombiya Milli Takımı formasını giyen Chonto Herrera, Escobar'ı şöyle anlatıyor:
"Fakir semtlerde futbol turnuvaları düzenlerdi. O zaman tüm dertlerimizi unuturduk. Ben de çok fakirdim ancak sahaya çıktığım vakit çok önemli biriymişim gibi hissediyordum. Farklı bir dünyada yaşıyorduk. "
Alexis Garcia, Leonel Alvarez, Chico Serna, Rene Higuita ve Pacho Maturana gibi milli formayı terleten isimler Escobar'ın inşa ettiği tesislerde yetişmiş. Alvarez ise şöyle diyor:
"Uyuşturucu kaçakçısı olduğu için eleştiriliyordu ancak biz ise futbol oynayabileceğimiz bir saha olduğu için kendimizi şanslı hissediyorduk."
İşin 'romantik' tarafını geçersek, futbolun Escobar'a verdiği 'karanlık' bir fayda da vardı. Futbol kulüpleri, kara para aklamak için çok uygun ortamlardı. Transferler, giderler... Escobar 1973 yılında uyuşturucu imparatorluğunu inşa ederken, Escobar'ın kenti Medellin'in futbol takımı Atletico Nacional'de tarihinde ikinci kez Kolombiya şampiyonu oluyordu. 80'ler geldiğinde Escobar kulübe milyon dolarlar soktu. Kulübü yalnızca Kolombiya'nın değil tüm kıtanın en güçlü takımlarından biri haline getirme kararı aldı. 1987'den 1990'a kadar takımın teknik direktörlüğünü yapan Maturana durumu "Kara para bize harika futbolcuları getirdi" diyerek durumu özetliyor.
"Çok iyi futbolcular transfer etmemizin yanı sıra, mevcut iyi oyuncularımızı da elimizde tutuyorduk. Herkes paranının nereden geldiğini biliyordu ancak kimse bir şey kanıtlayamıyordu"
Escobar, Atletico Nacional'ın kentteki rakibi Deportivo Independiente Medellin'e de yatırım yapıyordu. Daha sonra suç ortaklarından Jose Gacha (El Mexicana) Bogota ekibi Millonarios'a para aktardı, Cali Karteli'nin elebaşı, Escobar'ın uyuşturucu dünyasındaki rakibi Miguel Rodriguez Orejuela da America de Cali'nin kontrolünü ele aldı. Böylece Narco-Futbol ortaya çıktı.
Escobar fantazi futbol kavramını çok farkla bir noktaya götürdü. Kuzeni Jaime Gaviria, Pablo Escobar ve Jose Gacha'nın kendi takımları arasında özel maçlar düzenlediğini söylüyor.
"Gacha'ya 'En iyi 11'ni çıkar' der ve maç ayarlardı. Bazen biz onların sahasına giderdik, bazen de onlar bizim sahamıza gelirdi. Bahisler oynanırdı. Futbolcular da çok büyük paralar alırdı. Andres Escobar (Pablo Escobar'la akrabalığı yok) bu durumdan rahatsız olurdu. Ama oyuncuların geneli bu durumu çok fazla kafaya takmamaya çalışırdı"
Artık Kolombiya futbolunun kontrolü uyuşturucu kaçakçılarının elindeydi. 1989'daki Deportivo Independiente Medellin ile America de Cali arasındaki maç karteller arasında büyük gerginliğe neden oldu. Escobar'ın adamlarından, yaklaşık 200 cinayetin faili Jairo Velasquez Vazguez, maçın ardından Escobar'ın kendilerine "Hakemi öldürün" emri verdiğini söylüyor.
"Hakem maçta aleyhimize çok yanlı kararlar verdi. Pablo bize hakemi bulup öldürmemiz gerektiğini söyledi ve öldürdük"
Escobar 1991 yılında 'tek şartla' teslim oldu. Kendi hapishanesini inşa edecekti: La Catedral. Elbette buraya bir de futbol sahası yaptırdı. Ülkenin en ünlü futbolcuları Escobar'ı ziyarete geliyor, burada maç yapıyorlardı. Escobar bir gün tüm zamanların en iyi futbolcularından olan Diego Armando Maradona'nın da huzuruna çıkmasını istedi. Maradona, Escobar'la olan anısınıdan şöyle bahsediyor.
"Bana bir maç teklifiyle geldiler. Higuita gibi isimlerle bir özel bir maç oynanacağını ve beni de aralarında görmeyi istediklerini söylediler. Çok büyük bir para teklif edildi. Kabul ettim. Ben binlerce bekçinin koruduğu bir hapishaneye götürdüler. Kendi kendime 'Ne oluyor? Beni mi tutuklayacaklar?' diye düşünüyordum. Hapishane diyorum ama lüks bir otel gibiydi. Bana dediler ki; Diego, işte karşında El Patron (Escobar). Çok fazla gazete okuyup, TV izleyen birisi değildim. Kim olduğunu bilmiyordum bile! Ofisinde tanıştık. Futbolumu beğendiğini ve beni kendisine benzettiğini söyledi. Elbette yetenek açısından değil; dipten gelip zirveye çıkmamız açısından. Daha sonra maç yaptık ve herkes çok keyif aldı. Akşama da parti düzenlediler. Hayatımda gördüğüm en güzel kadınlar oradaydı. Ve bir hapishanedeydik! Gözlerime inanamadım. Ertesi sabah paramı verdi ve vedalaştık."
Kolombiya futbolunun altın çağı, Escobar öldürülünce başlamadan bitti. Onun takımlarında oynanan futbolcular, hayatlarının tehlikede olduğunu düşünerek milli takımları bıraktı, başka ülkelere transfer oldular. Birçok isim hakkında soruşturma açıldı. Ve FIFA sıralamasında dördüncü sıraya kadar yükselen Kolombiya, üç yılda otuz sıra geriledi.